23 Mart 2015 Pazartesi

Masal Terapi

Ben büyülü bir yolculuğa çıktım, katılmak ister misin yoluma, yolculuğuma?
Çantamdaki katığımı da paylaşırım seninle eğer istersen? 
Yeter bize, sadece hadi gidelim diyecek bir ses gerekir bazen. İşte o ses benim.
Tamam de usulca, öyle büyülü bir dünya göreceksin ki...
Dönmek istemeyeceksin...

Bu büyülü kapının anahtarı Judith Malika Liberman 'da.

Judith Fransız bir masal anlatıcısı.
Bir çok ülkeye seyahat etmiş ve şimdilik son durak İstanbul gibi.
12 yıldır İstanbul'da yaşıyor, büyüklere masallar anlatıyor. Masalların içinde kendi yazdığı şarkıları söylüyor.


Nazım Hikmet Kültür Merkezinde Mart ayı masal gecesinden...
Tahir çalıyor, hepimiz söylüyoruz.


İlk tanışmamızda Kırmızı Başlıklı Kız'ı anlatmıştı, nefesimi tutarak dinledim.
Bir diğer buluşmamızda anlattığı bir masal o kadar gerçekti ki, gözlerimden yaşlar süzüldü...

Şimdi Doğan Novus'tan yeni kitabı çıktı;

Masal Terapi


 
Diyor ki;

"Bu kitap senin için bir pusula olsun diye hayal edildi.
Onu çantanda taşı.
Kendini bir yol ayrımında bulduğunda, kararsızlık yaşadığında, ruhun yolunu kaybettiğinde kitabı çantandan çıkar.
Rasgele bir sayfasını aç.
Ve okumaya başla...
Karşına çıkan masal sana yolunu bulmanda yardım edecek.
Seni masallarla bir oyun oynamaya davet ediyorum.
İçindeki yıldız gözlü oyunbaz çocukla yeniden bağ kurmanın vakti geldi.
Bu bir iyileşme oyunudur.
Bırak masallar sana rehberlik etsin, seni iyileştirsin ve dönüştürsün..."


Judith'in imzası ile geçtiğimiz gün kitap geldi.
Kitabı elime alır almaz bu kitaba hiç başlamak istemediğimi farkettim.
Başlamazsam bitmezdi ki...İçimdeki yıldız gözlü çocuk kulağıma bunu fısıldayıvermişti.
Kalbim güm güm...
Bir sayfa açtım, şöyle diyordu...
"Hayatın anlamı hediyeni bulmaktır.Hayatın amacı onu vermektir."  Picasso

Ben çantamda değil, kalbimin tam ortasında taşıyorum bu kitabı...

Judith, benim çocukluğuma dönüşümün hediyesi...
Hayatın amacı bulduğun hediyeyi vermekse eğer, işte bu kitabı sizinle tanıştırmak istiyorum.
İçinizdeki yıldız gözlü çocuğu uyandırmak için okuyun bu kitabı.

Hatta her ay Kadıköy'de Nazım Hikmet Kültür Merkezi 'nde  yapılan Masal Gecesine katılın.
Öyle bir büyü saracak ki sizi...
Judith'in bana kitabımı imzalarken yazdığı gibi ; Masallar size dost ve yoldaş olacak...

                                            
                                        Judith ile çalıştığımız masal atölyesinden bir kare.


Sevgilerimle,

dinamikanne,
#dinamikanneilemasaltadında










11 Mart 2015 Çarşamba

Çağdaş Anlatma Sanatı - Spontane Yazılar

Masal anlatıcısı Judith Liberman yere kartları seriyor.
Diyor ki seçin ve anlatın iki kart.
Sonra anlattıklarımızı yazıyoruz.
Hiç durmadan, kalemi hiç kaldırmadan yazın diyor.

Seçtiğim birinci kartta;
Bir çehre var, o çehrenin üzerinde de 8 tane ayrı çehre var.
Seçtiğim ikinci kartta;
Bir insan figürü, karnı sarı ve karnını tutuyor.

Benden şöyle şeyler çıkıyor aynen alıntılıyorum. Hiç bir düzeltme yapmadan 7 dakikada çıkan şeyleri paylaşıyorum.
Her hafta yazdıklarımı paylaşacağım.
Judith ile 7 hafta birlikteyiz, 7 hafta sonra arada nasıl bir fark olacak bakalım;

Hepimiz kendi seçtiğimiz hayatı yaşamıyor muyuz?
Peki ya kimsin sen?

Zihnimdeki 8 koldan hangisisin?
Bugün nasıl uyandın mesela?
Bana onu anlat.
Günaydın dedin mi yanında uyandığın kadına ya da adama?
Bir buse kondurduk mu yanağına kocaman gülümsemen ile?

Biliyor musun, o kocaman gülümseme belki de yaşamak için tüm enerjiyi verecek ona.
Yalnızca inan, inanmadan bunu başaramazsın.

Kendine inan ve önce kendine gülümse.
Hangi şapkanı giymeyi düşünüyorsun bugün?
Kızgın, nefret eden, eleştiren, mutsuz, ağlayan, hayal kırıklığına uğramış, yorgun...
Diyorum ya, seçmek mümkün.
En mutlu halini seçmek mümkün.
Sahi sen yaşadın mı ölümü?
Nefesin kesildi mi?
Ben yaşadım.
Belki de o yüzden aldırmamaya çalışıyorum.
Çelme takmaya çalıştığın hayatta varolabilmek mümkün.

2 kere doğdum ben. Şimdi karnımda bir bebek... Ve korkuyorum onu dışarı çıkarmaya.
Neden biliyor musun?
Mutlu olmamayı seçen öyle çok insan var ki...
Dönüşmeli insan, dönüşmeli ve gelişmeli.
İşte o zaman bu küçücük kalbim bırakır sessizce içimdeki çocuğu dışarıya.

Belki de o zaman daha güzel bir dünya mümkün olur kendi masalımı yarattığımız bu dünyada...





 

Bilmeceler

Hadi bir bilmece geçirin içinizden...
Geldi mi bir şey aklınıza?
Şanslıysanız bir iki şey hatırlarsınız.

Acaba unutuyor muyuz diye endişeye kapıldım bugün Judith Liberman'ın masal çalışmasında konusu geçince...

Sahi...
Neden bilmeceler vardır diye soruyor Judith.
•Merak uyandırmak için
•Olaylara farklı bakmak için, bir diğer deyiş ile bakış açını değiştirmek ve geliştirmek için
•Merakı ve dinamizmi korumak için...

Bir sürü cevap verilebilir...

Veremediğim cevap neden unuttuğumuzdu.

Hatırlamalı, unutmamalı ve yaşatmalı.

Evde; televizyonu kapatıp, yerde küçük bir çember yapıp "bilemece gecesi" yapmaya ne dersiniz?
Çok yakında çocuklarınızla oynayabileceğiniz bilmeceleri derliyorum.

Eminim çok keyifli olur...
Sevgilerimle,
dinamikanne


Not : Çocukların hepsi bizim çocuklar.
Eksikler var aralarında, 9'u buluyor doğru saydığınızda:) 




8 Mart 2015 Pazar

Bebekle Tatil - Eskişehir Yolculuğu

Marmara'ya soğuk hava geliyor, haftasonu yağışlı diyor hava durumu.
Sevgilim diyor ki Cumartesi günü Eskişehir'e gideceğim arazi görmeye.
O sırada Eskişehir'de hava durumuna bakıyorum. 
Tataaaam. 18 derece, süper güneşli gösteriyor.
Diyorum ki biz de geliyoruz.
Nereye diyor sevgilim şaşkın şaşkın.
Arazi görmeye değil elbette, Eskişehir'e gezmeye diyorum.
Tamam ama akşam dönmemiz gerekecek, Pazar elimdeki projeyi bitireceğim diyor.
Tamam diyorum, 3 saat gidiş nedir ki?
Buradan trafikte Beylikdüzü'ne gitsen o kadar işte diyorum.

Sabah 5'te uyanıyorum. Bayram sabahı gibi sanki.
Üzerimi giyiniyorum, küçük bir valiz yapıyorum, uyandırıyorum herkesi.
Yollar, yolculuklar çok değerlidir benim için.
Kıpır kıpır olur yüreğim, nereye gittiğin önemli değildir, yola çıkmaktan mühim olan.

Mina diyorum gidiyoruz bebeğim uyan.
Tamam diyor usulca, biliyor musun tatile gidiyoruz.
Eskişehir'e diye ekliyorum.
Uyku mahmuru olsa da wuhhhuuuu diyor.
Babası da iyice benzettin kendine, çocuk dediğin sabahın köründe uyandırıldığı için ağlamaz mı diyor.
Ağlamaz, tatile giderse ağlamaz diyorum.

Düşüyoruz yola, biraz ben kullanıyorum arabayı sonra sevgilim kullanıyor.
3 saat sonra Eskişehir'deyiz.

Ben bir yere giderken oralı olan insanlar ile konuşmayı tercih ederim.
Lokal halk nerede ne yeneceğini, nereye gidilmesi gerektiğini daha iyi bilir.
Şirketten iki arkadaşıma soruyorum, çok güzel bir güzergah çiziyorlar bize.

Kahvaltı için "Acıktım Kafedeyiz" e gidiyoruz.
20 liraya 2 kişilik serpme kahvaltı alıyoruz.
6 liraya sucuklu yumurta, 5 liraya gözleme çeşitleri geliyor masaya.
Serpme kahvaltıda yok yok.
Önden de ekmek ile bal kaymak ikramı geliyor.
Acaip dolu ve çok lezzetli bir sofraya toplamda 50 lira ödeyip kalkıyoruz sofradan.

Arazi görmeye giden sevgilim bir süre ortadan arazi oluyor.
Mina ile vedalaşıyor.


Biz anne kız Porsuk Adalar bölgesinde geziyoruz.
Hava mis, söylemiş miydim?

Porsuk Adalar bölgesi; Porsuk çayının kenarında konuşlanmış bir çok kafeden oluşan, suyun üzerinde köprülerin yer aldığı çok şirin bir yer.
Burada Türk kahvesi içerken insanları ve şehiri gözlemliyorum.

Mütavazı bir şehir.
Şehirde üniversite öğrencileri yoğunlukta.
Düzlük şehir, yokuş yok.
Bisiklet yoğun kullanılıyor.
Insanlar rahat, mutlu gözüküyor.

Küçük ve trafiksiz bir şehir olduğu için arazi görme işini erken bitirip geliyor yanımıza sevgilim.

Odunpazarı evlerine gidiyoruz.
Burası Osmanlı döneminden kalma tarihi evlerden oluşan bir yer.
Evler çok güzel.
Bir kaç dükkan var, lületaşından yapılmış ürünler satılıyor.
Aynı zamanda siyasetçilerin ve ünlü isimlerin bulunduğu balmumu heykel müzesi ve cam müzesi var.
Müzelerde çok sıra olduğu için ve kısıtlı zamanımız olduğu için yolumuza devam etmeye karar veriyoruz.
Gözlemeciler, köfteciler ve Eskişehir'in meşhur met helvası satan dükkanlar var aynı zamanda.
Bir de meydan kahvesi.
Burası bana biraz Bozcaada'yı anımsatıyor.
Sanki aşağıya insen denizi göreceksin gibi hissediyorsun.

E hadi biraz deniz havası alalım o zaman diyoruz ve Kent Park'a gidiyoruz.
Eskişehir'de deniz yok mu? Kim demiş?
Kent Park'ta Türkiye'nin ilk yapay plajı bulunuyor.
Bildiğiniz plaj gibi, kenarda kumlar, akan suya set yapılarak oluşturulmuş bir küçük deniz, bir de buranın içinde bulunan havuz var.


Çok büyük ve yeşillikler içinde bir park burası.
Çocuk oyun alanları, farklı bir çok park oyuncağı, kafeler var içinde.
Nehirde balık da tutuluyor. Daha çok sazan geliyormuş.
Atlar var, onları görmeye gidiyoruz.


Mina bayılıyor atlara. Seviyor kafalarını.
Hoşçakalın atlar deyip Eskişehir'in bir diğer güzel parkı olan Sazova Parkı'na gidiyoruz.
Burası Kent parka göre daha eğlenceli bir park.
Gondol ile sefa yapıp, su altı dünyasını ziyaret edebilirsiniz, uzay deneyimi yaşadıktan sonra deney atölyesinde farklı deneyler görebilirsiniz.
Hava çok güzel olduğu için biz içerde bir aktivite yapmaktansa dışarda gezmeyi tercih ediyoruz ve bu büyülü yer çıkıyor karşımıza.



Masal şatosu. 
Saat 6'ya geldiği için biz giriş saatini kaçırdık ve içini giremiyoruz.
Dışarısı bile öyle harika ki yetiyor bize.

Biz hep doğru söyleriz.
İşte bu yüzden burayı görüyoruz biraz ilerleyince.
Şirinleri göremesek de evleri ile karşılaşmak bile çok güzel.



Gerçekten masal tadında bir park burası.
Korsan gemisi, masal kahramanları var.
Nasrettin hoca elinde büyük bir kazan ile karşılıyor sizi girişte.
Eğer çocuğunuza masal ve hikaye anlatıyorsanız burası hayalinde canlananlar için vücüt bulacak bir yer.

Ve şunu da eklemek isterim, sırf bu park için Eskişehir'e gelinebilir.

Çıkıyoruz odun pazarına geri geliyoruz.
Köfte yiyoruz, köfte çok özellikli bir köfte değil bence. Bol ekmek ile servis ediliyor.
Piyaz, salata, şalgam ve 3 porsiyon köfteye 35 lira ödüyoruz.

Artık eve dönme zamanı.
Odun pazarı evlerinin en güzellerinden bir tanesini gözümüze kestiriyoruz ve Eskişehir'in ayazında poz veriyoruz.




Gündüz 18 derece olan hava akşam ayaza dönmüş.
Karnımız tok, sırtımız pek düşüyoruz yola.
3,5 saat sonra evimizdeyiz.

Eskişehir 2 günde çok rahat gezilebilecek bir yer.
Biz tekrar girmeyi düşünüyoruz biraz zaman geçtikten sonra.
Özellikle parka gidip masal şatosunın içini gezmek çok istiyorum.

Eğer vakit  ve midenizde yer bulursanız;
Pino'da hamburger,
Tadım'da dondurma,
Haller kültür merkezinde su muhallebisi yemeden dönmeyin.

Yeni yollar nerelere götürecek acaba bizi...

Sizler de bana deneyimlediğiniz ve beğendiğiniz yerleri yazarsanız bu listeye ekleyelim...

Sevgilerimle,
dinamikanne













Bebek Kurabiyesi

Iş arkadaşım Melike'den aldığım tarifi Mina ile yaptık ve ortaya pastanelerde pişen kurabiyeleri aratmayacak bir tat çıktı.



Orijinal tarifi ben biraz değiştirdim ve çocuk için daha uygun oldu bence.

Hadi o zaman mutfağa!


Buyrunuz ;

Malzemeler ;

1. 1 paket kabartma tozu 
2. 1 adet yumurta
3. 2 bardak tam buğday unu
4. 1 çay bardağı zeytinyağı
5. 150 gr. Tereyağı ( tereyağ oda sıcaklığında olsun, yoksa zeytinyağını duble koyunuz)
6. 1 çorba kaşığı toz şeker 
7. 1 çay kaşığı tuz
8. Orijinalinde yoktu ama ben neden bilmiyorum 1 tatlı kaşığı elma sirkesi koydum. Gerçekten nedenini bilmiyorum, dolaptan yumurta alırken sirke gözüme çarptı, yakışır dedim ve koydum. Bizimki nefis oldu. O yüzden isteğe bağlı.
9. Üzeri için çörekotu

Yapılışı ;
Yağları, tuzu, şekeri, sirkeyi, yumurtanın beyazını ve kabartma tozunu bir kaba koyup karıştırın.
Üzerine tam buğday ununu ekleyin.
İstediğiniz boyutta yuvarlak yaparak tepsiye dizin.



Tek atımlık yuvarlaklar daha iyi oluyor, dağılan bir kurabiye olduğu için yerlere dökülmüyor.



Üzerine yumurtanın sarısını sürün.
Bunun üzerine de çörekotu serpin.


150 derece fırında yaklaşık yarım saat pişirin.
Fırın ayarları değişebildiği için siz pişirme ayarını daha iyi bilirsiniz, yakmayınız minnoşları.

Önce kokusunu içine çeksin, sonra afiyet olsun bebeğinize.


Mina'ya bu harika şef takımını hediye eden sevgili arkadaşım doğum fotoğrafçısı Tuba Sönmezöz' e de tekrar teşekkürler.

Bu kurabiyeleri bu takım ile yapmak çok daha keyifliydi.

Afiyet olsun:))

Not : tuz ve şeker oranına çocuğunuzun içinde bulunduğu aya göre dikkat ediniz. Daha küçük ise hiç koymadan yapabilirsiniz.






5 Mart 2015 Perşembe

Anlar - Ben odamda yatacağım

2 yaşını geçtin biraz.
8 ay sepette yattın yanımızda.Sepete sığmayınca yatağımıza geldin.
Odanda yatırmadım, koynumda yatırmayın tercih ettim.
Benim doğrum buydu.
Özlüyordum seni.
Akşam geliyoruz işten bir iki saat birlikteyiz... Vakit geçiyor hemen. Doyamıyorum sana.

Bugün ilk kez kendin dedin ki;
Babacıııım ben artık odamda uyuuuucam.
Babanla ben sana şarkı söylemeye başladık; 

Bizim kızımız büyümüşşşşş, yatağındaaaaa yatmak istemiş... Bravo kızımızaaaa, bravoooo.

Öyle çok sevindik ki...
Babanla bu şarkının provasını yapmamıştık ama hem melodi hem de sözler sanki daha önce bir kaç prova almışız gibi çıkıverdi ağzımızdan...

Saniyeler içinde üzüldüm, gözlerim doldu...
Birden büyüyüverdin sen bebeğim derken dedin ki; anneeeeeee ben yatağımda yatmiiicammm. 
Ne yalan söyleyeyim, sevindim. 
Hatta ufak çaplı bir göbek bile artım diyebilirim.

Ohh bir daha ki kararına kadar birlikteyiz bebeğim...

Seni seviyorum.


4 Mart 2015 Çarşamba

Harika Çocuk Yetiştirmek

Mümkün mü?
Nedir harika?
Harikanın tanımı herkese göre farklıdır...
Birilerine göre çok iyi bir okulu kazanması, birilerine göre güzel bir kız&erkek olması, birilerine göre büyümüş de küçülmüş gibi çok bilmiş olması...

Harika çocuk olmadığını, bütün çocukların harika olduğunu düşünüyorum.

Kendisini gerçekleştirmesine izin verdiğim, birey gibi davrandığım, fikirlerine saygı duyduğum bir çocuk bizim evde yaşıyor.

Her çocuk tek ve özeldir.
Başkalarının çocukları ile kıyaslamadan, yarışa sokmadan çok severek büyütelim çocuklarımızı.

Onlar bizim aynamız, her yaptığımızın bir ayna gibi yansımasını bulmuyor muyuz karşımızda?
Harika çocuklar için önce harika model olalım biz onlara.
Dönüşüme kendimizden başlayalım...
Dedim ya, ne olursa olsun çok sevelim çocuklarımızı...
O zaman benim harika tanımıma uygun olan çocuklar yetişecekler.
Mutlu çocuk : Harika çocuk

Sizin tanımınız nasıl?



Sevgilerimle,

dinamikanne