23 Temmuz 2013 Salı

Bakış Açısı


Mina, ilk kez salıncağa bindi.21 Temmuz 2013...
Artık salıncak kuyruklarında bekleme vaktimiz mi gelmişti?

Geçmiş zamanlarda yeğenlerimi bu kuyrukta beklemişliğim vardır.
Ne hırslı anneler vardı.
Sırf salıncak sırası yüzünden anneler ile tartışmışlığım vardır.
Hatta bir keresinde çocuğunu salıncaktan indirmeyen ve bekleyen kişilere aldırmayan bir anne ile feci tartışmıştım.
Çok sıra var ise 10-15 dakika sallansın, sonra diğer çocukların binmelerine izin versin anneler.
Bu böyle olmalı.
Hani gizli kurallar vardır ya,işte onlardan.
Kadının çocuğu, salıncak sonrasında bisikletine binmeye başlamıştı ve yeğenim Arhan'da bisiklete binmek istiyordu.
Yanımızda bisiklet yoktu.
Parkta kendisini yırtarak ağlayan bir çocuktan daha kötü pek az şey vardır hayatta diye düşünerek, az önce tartıştığım kadına, bizim çocuğun bisikletlerini kullanıp kullanamayacağını sordum.
Evet, çok büyük yüzsüzlük yapmıştım ama parkta böyle şeyler olabilirdi.
Orası parktı en nihayetinde.
Bizler de tartışıp, sonra barışabilirdik :)
Neyse kadın izin verdi.
Ablam, inanamaz gözlerle beni izliyordu.
Sonra biz de kadının oğluna dondurma alarak teşekkür ettik.

Siz düşünün yani artık bizi nasıl maceralar bekliyor...

Haftasonu kuzeni Eliz'e gitmiştik.Eliz parka çıkmak istedi.
Mina ile birlikte sitenin parkına çıktık.
Eliz'i salıncağa bindirdik.
Ne gariptir ki Mina'yı daha önce salıncağa bindirmek hiç aklıma gelmemişti.
Aslında oturmaya başlamıştı.
Ancak o güne kadar salıncak ile bebek arasında bir bağ kurmamıştım.

Salıncağa bindirirken endişem vardı.
En büyük endişem babası bu ilk anı yaşayamayacaktı.

Hazır parka çıkmışken de bindirmek istedim.
Tepkisinin nasıl olacağını çok merak ediyordum.

Salıncağa bindirdiğimde, salıncağı inceledi.
Tutma yerlerinden kavradı.Kendiliğinden tutuvermişti.




Fotoğraflarını çektim ve sosyal medyada paylaştım.
Akşam eve gittiğimde babasına fotoğrafları görüp, görmediğini sordum.
Gördüm dedi.
Kızdın mı dedim.
Evet dedi.
Çok üzülmüştüm.
Keşke bindirmeseydim dedim.
Daha sonra bu çocuk daha yeni oturmaya başladı, ya bir yeri acısa ne olacak diye devam etti.
Birden mutlu oldum.

Sonra biz kadınlar bazı şeylere ne kadar derin bakıyoruz diye düşündüm.
Adam haklıydı.
Düzdü.
Netti.
Basitti.

İşte bu durum sanırım kadının ve erkeğin bakış açısını özetliyor...
O yüzden hayat, biz kadınları daha fazla yoruyor sanırım.

Düz,net,basit günlere,
Sevgiyle
dinamikanne

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Konuk Yazar Türkan'dan Kızına Mektup

Türkan benden 4 yaş büyük ablam.
Ben ondan önce evlendim, sonra hamile kaldım.
Yani annelik konusunda sıramı bekledim :)
Hamileliğimizin bir kısmı birlikte geçti.
Kendisi çok araştıran bir anne olduğu için, benim için hayat daha kolaydı.
Onun gittiği doktorlara gidiyordum.İyi ki de öyle yapmışım.
Süper doktorumuz Feriha Uygur sayesinde 5 kız kardeş arasından efsane doğumlar yaptık.
Hem erken doğum hem de doğal doğum.
Daha ne olsun...
Türkan, doğal doğum ile büyük ölçüde cesaretlendirmişti beni.

Eliz....
Evlere şenlik kızı.
Eliz, müthiş hareketli bir çocuk.
3 kişi altını zor değiştiriyoruz.
Altını açtığımızda 9 kere dönüyor kendisi.Bağlamak ne mümkün.Bir kere ben tam yarım saat uğraştım ve bir kişi yardımı ile bağlayabildim.

Zor bir bebeklik geçirdi.
Hasta oldu, hastanede yattı, hepimiz çok üzüldük.
Ama hepsi geçti.
Büyüdü ve her şeyden önemlisi iyi ki doğdu.

Şimdi 1 yaşına giriyor.
Annesi ona mektup yazmış.
Teyzesi olarak da bana bu mektubu ölümsüzleştirmek düşer.

Eliz, Mina'nın ilk salıncağa binişinde eşlik etti.
İlk ablalığını yaptı bile.

                                                               21 Temmuz 2013

21 Temmuz 2013 (Eliz, Mina'ya ablalık yapıyor ilk salıncak denemesinde)


Nice uzun, sağlıklı yılları olsun.
Mutlu bir çocuk olsun.
Annesinin onu nasıl dünyaya getirdiğini ve annesinin & babasının nasıl büyüttüğünü unutmasın, hep yanlarında olsun...
                                
 Türkan & Eliz ( Kolları ağrımasına rağmen, huzursuz olmasın diye hep kucakta Eliz)

ve işte o mektup


Canım kızım,
BUGÜN 22  TEMMUZ 2013 yani senin 1 yaşına girmene 5 gün var.. Ve ben çok heyecanlıyım. Senin için ne kadarlık diyenlere artık 1 YAŞINDA diyebileceğim…
Çok zor bir bebeklik döneminden sonra muhteşem bir şey bu… Çok zor dememe rağmen senin yanında olmak benim için büyük mutluluk..

Son zamanlarda artık büyüdüğünü daha iyi anlıyorum sinirlenmeye başladın o küçücük güzel vücuttan o sesler nasıl çıkıyor inan bazen çok şaşırıyorum..
27.07.2013 de senin doğum günün..  Ama Ramazan ayına denk geldiği için ve sen erken uyuduğun için Ramazan Bayramın dan sonra yapalım dedik doğum gününü.. Bu arada tatil programı yapmıştık..Yani tatilden sonraya kaldı muhteşem partin!

Artık yeni tatlar girmeye başlayacak hayatına ve yasak olan her yiyeceği yiyebileceksin…Bal,reçel, yumurta beyazı,patlıcan bunlardan bazıları…
Gerçi sen emmeyi çok seviyorsun senin yemekle pek işin olmadı.. Emerken burnunu sıkmassam sen sabahlara kadar emebilirsin  beni…memeyi bırakman için bunu yapmak zorundayım.. Ancak o şekilde bırakıyorsun… yoksa sen de, bende perişan oluyoruz… özellikle ben J

1 yaşına girerken en çok sevdiğin şeylerden bazıları;
Kedileri, kuşları çok seviyorsun.. Üzerlerine atlarcasına… kedilerin üzerine gidiyorsun.. Salıncağı çok seviyorsun.. Seni bebek arabasına alıştıramadık sürekli kucaktasın.. ya babanın kucağında ya da benim kucağımdasın… Diğer çocuklara bazen çok imreniyorum J Pepe yi atlamamak lazım…
Ce eee yapmayı çok seviyorsun. Sen yanımızdayken sana bakmadan Eliz nerede diye sorduğumuzda gülerek kendini gösterip sesler çıkartıyorsun…
Hızlı hızlı emeklemeyi çok seviyorsun… Artık mutfağa da gitmeye başladın... Sen emeklerken bile yorulduğunu düşünüyor çok üzülüyorum..Annelik bu olsa gerek…

Senin bebeklik zamanın çok zor geçti, aslında benimde sağlık açısından annelik tarafında biraz sorunlar yaşandı.. Ellerimi kullanamaz oldum, hamileliğimin 5.ayından beri.. Düşünsene seni ancak 1 metre taşıyabiliyordum evin içinde güvenli yerlerde...Ancak seni kendime güvendiğim zamanlarda kucağıma alabiliyordum… Bu çok zor bir şeydi benim için… Özellikle yeni bir anne için… Ne ise şimdi daha iyiyim o yüzden senin yürümeni sabırsızlıkla bekliyorum…

Canım kızım,
Çok mutluyum, hayatımıza girdiğin için, yaramazlıklar yaptığın için,gülücükler saçtığın için…
Seni çok seviyorum…
Annen,
Türkan


Doğum İzni Sonrası İşe Başlama Sendromu


Benim her şeyim son anda olur.
Aniden...
Evliliğim, tatil planlarım, doğumum bile...
İşe 15 Temmuz'da başlamayı düşünüyordum ancak ani bir karar ile hafta ortası başlamaya karar verdim.

15 Temmuz'da ofiste 10. yılım olacaktı.9 koca yılı devirmiştim.
Küçücük bir kız çocuğu olarak gelmiştim bu ofise.
Aşık olmuştum, evlenmiştim ve şimdi bir kızım vardı.
Büyümüş müydüm? Hala kendimi 20'li yaşlarda hissediyordum.
Tamam tam 20 değil ama 20'lerin sonuna doğru...

İşe hafta ortasında başlayarak hem hiç yaşamadığım "pazartesi sendromu" nu yaşamayacaktım hem de 3 gün çalışıp, hemen haftasonuna bağlanacaktım.
Bu durumun ayrılık için daha az stresli ve ayrılığa daha fazla katlanabilir bir çözüm olduğunu düşünüyordum.
Çarşambalar güzeldir.
"Çarşamba sendromu" diye bir şey olmadığına göre dışarda da daha güzel bir enerji olacağını düşünüyordum.

10 Temmuz Çarşamba günü Google'ın bir eğitimi vardı, öğleden sonra da ofise geçecektim.
Sabah Mina'yı babası ile bıraktım.
Babası ofise biraz geç gidecekti.
En azından ilk sabah uykusunu uyutup, öyle ayrılacaktı evden.

                              Ben evden çıkarken, onlar yatak keyfi yapıyordu

Evden çıkarken ağlamayacaktım.
Herkes, kendi seçtiği şekilde hayatını yaşayabilir.
Çalışmayı bırakmayı düşünmüyordum, bu nedenle ayrılık biçimini seçebilirdim.
Ya hüngür şakır ağlayıp, çevremdeki herkesi çaresizliğe ve üzüntüye itecektim.
Ya da yapacak bir şey yok sonuçta ben ne ilkim, ne de son olacağım diye düşünüp kendimi telkin edecektim.
Akşamları kavuşmanın tadı da ayrı değil miydi hem?

                      Onu birazdan bırakıp gideceğimden habersiz kuzu "Mina"ydın diyor güne


Benim için çok zor geçmedi ilk gün.Zaten hep kalan için zordur ayrılıklar.
Benim bir sürü meşguliyetim olacaktı.
Zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacaktım.
Öyle de oldu.
Evden ayrılırken bir kaç damla süzülse de gözümden, hemen toparladım kendimi.
İşte o an aklımda bir "anne özlü sözü" oluşuverdi :
Her anne, ilk iş gününde "waterproof" rimel sürmelidir...

Eğitim arasında süt çekmem gerekiyordu.
İlk kez dışarda süt çekecektim.
1 priz, 4 duvar yeterdi bana.
"Sanatçı Kulisi"ne yönlendirdiler.
Böylece Mina ilk kez sahne tozunu almış oldu :)

Tesadüfen ilk iş günümde doğum yaptığım gün giyinmiş olduğum elbise vardı.
Yok yok, kilolarımın bir çoğu gitti, elbise her bedene olan elbiseler vardır ya, onlardan :)

Akşam eve geldiğimde oyun parkında yatıyordu.
Sesimi duyduğunda gülmeli, ağlamalı değişik duygular içine girdi.
Nasıl tepki vereceğini bilememişti.
Çok heyecanlandığı belliydi her halinden.

                                      Eve geldiğimde sesimi duyduğunda verdiği tepki


Mina'nın "ekmek teknesi" gelmişti.Beni yemek olarak görüyor ve ağzını şapırdatıp, çığlıklar atıyordu.

Mina biraz beslendikten sonra kendimizi hemen sokağa attık.Sonra tüm gece beslenmeye devam etti ve tüm enerjim çekildi.
İlerleyen günlerde de iki konu hakkında çok hassas olacaktım.
1-Sokak
2-Banyo

Bu ikisini yaptırabildiğim zaman kendimi çok huzurlu hissedecektim.

İlk iş günü böyle geçti işte.
Kim bilir, yine bir tesadüf olur ve Mina birgün bir Google ofisinde çalışır.Bugünleri anarız ana-kız...
En büyük ayrılığımız sabah 9:00 akşam 18:00 olsun canım kızımla.

mesaisiz işgünleri dileklerimle :)
dinamikanne

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Bebekle Tatil (Antalya Mayıs 2013)


Yolu, yolculuğu çok seven biri olarak nereye, ne zaman gidelim diye günlerce düşünmüştüm.
İlk tatil önemli idi.
Anısı olacaktı.
Mayıs ayının sonunda en uygun yerin Antalya olacağını düşündüm.
Hava sıcak ve deniz suyu sıcakliği idealdir diye düşündüm.
Biletleri aldım, otel rezervasyonunu yaptırdım.
Mina karnımdayken,son kez başbaşa tatil yaptığımız oteli seçmiştim.
Bu blogu da orada açmıştım zaten.
Epey anı biriktirdiğimiz bir yerdi yani :)

                                               Odamızdan manzara




Doktor, Mina'nın denize girmesinin henüz uygun olmadığını, 6 ayı doldurmasının iyi olacağını söyledi.
Tatile bizimle yeğenim de gelecekti.
Elif 10 yaşında tam bir küçük anne.
Bebek ile tatile gidenler, yanlarında bu yaşlarda bir çocuk kesinlikle götürmeli diye düşünüyorum.
Bebeklerin, çocuklar ile iletişimi daha farklı oluyor.
Her ikisi için de iyi oldu.
Bizim için de öyle.
Elif, her konuda Mina'ya karşı çok ilgiliydi.
Fatih ile havuza, denize girerken Mina'nın yanında duruyordu.
Ya da Fatih, Mina ile beraberken biz Elif ile vakit geçiriyorduk.
Genelde ben Mina'yi besleyip Elif ve Fatih'e bıraktım.
İkisi çok güzel baktılar, ben de ayaklarımı uzatıp, kitap okuyup, uyuyarak geçirdim :)
Dedim ya, kesin bir destek götürmek gerekiyor.
Çocuk olması bir çok açıdan ideal.
                                          Elif, Mina ve Monica (Mina'nın yol arkadaşı aslancık)


Uçak çok güzel geçti.
Uçak kalkarken ve inerken emzirdim.
Hatta bir ara uçak sallandı ve Mina kahkaha attı :)

Otele vardık ve otel rezervasyonunda bir karışıklık olmuş.
Bizi başka bir otele aldılar.
La Mer otel oldukça güzel bir oteldi.
Bir gece orada konakladık.Kendi otelimiz, La Mer'de devam edebileceğimizi söyledi.
Ancak Royal Palm Resort'e dönmek istediğimizi söyledik.
Burada villa odaları vardı.Rezervasyonumuz buradaydı.
Bir önceki yıl, buraya göz koymuştum.
Otel odasında kalmak istemiyordum.
Ertesi gün otelimize geçtik.Nefis bir oda idi.
Bu otel çok büyük bir otel değildi.
Her yer düz ayak.
Özellikle villa odası tercih ettiğimiz için, ana binadan, kalabalıktan ve asansör kuyruğundan etkilenmedik.

                          Kaldığımız villa : penceren Fatih ve Mina el sallıyor

Hayat ne acaipti.
Geçen yıl karnımda olan çocuk, şu anda kucağımdaydı.
Zaman farklı, mekan aynı...
                                            Mina'nın yatağından manzarası

                                    

Fatih'in doğumgünüydü.Mina ile ona bir kitap almıştık
Kitapçıda kucağıma aldım ve ilk baktığı kitabı babasına hediye olarak aldık.
Mesnevi Terapi...
Bir de geceden Mina'ya "I love Daddy" yazan body giydirdim.
Doğum gününde babasına "I love Daddy" diyerek "Minaydııınnnn" diyecekti.



Mina'nın yalnızca ayaklarını denize sokabildik.
Suyu zaten çok seviyordu.
Ancak doktor özellikle kız çocuklarının 6 aydan önce denize (havuz zaten kesinlikle yasak) girmesi durumunda, ergenliklerinde sorunlar yaşayabileceğini söylediği için ayaklar ile yetinmek durumunda kaldık.

Bir gün havuzdan çıktım ve Mina yürüyordü.
"Aman Allah'ım" dedim, dilim tutuldu.
Nasıl 5 aylık çocuk yürüyebilir dedim.
Sonra bir baktım, bizimki pusetinde.
Bunların hepsi saniyede geçti aklımdan.
Sonra bu anı ölümsüzleştirdim.

                                                                 Mina ve Diana


Fatih'in Denizli'de işi olduğu için Antalya'dan direk Denizli'ye geçti.
Ben, Elif ve Mina birlikte dönecektik Istanbul'a.
Bizim tatillerimiz hep böyledir zaten.
Mina doğduktan sonra da gelenek değişmedi.
Yalnızca balayına beraber gittik.
Bunun dışındaki tüm tatillerin ya dönüşü ya da gidişinde hep yalnız olurum.
Fatih'in işlerinden dolayı hep böyle denk geliyor.

                                          Valizler toplanıyor.Dönüş hazırlığı.
                                     
Fatih'i yolladık.Biz otelde biraz daha kalıp, hazırlandık ve yola çıktık.
Havaalanına geldik ve uçağa bindik.
Uçakta, arka koltukta siyah bir çift oturuyordu.
Erkek olan, koltuğun arasından ellerini uzattı.Mina'nın ellerine dokundu.
Daha sonra birden ayağa kalktı ve çocuğu kucağımdan aldı.
Öylece kalakalmak diye bir şey vardır ya.
Hah işte ondan...
Basiretim bağlandı ve hiç bir şey yapamadım.
Daha sonra Mina'yı sevgilisine verdi.
Sevgilisi kucağına oturttu.
Kendimi toplayım " nooo, she can not sit" diyebildim.
Herhangi bir tepki göstermek istemiyordum.Ayrım yaptığımı düşünmelerini istemezdim.
Daha sonra uzandım ve Mina'yı almak istedim.
O sırada erkek olan koooocaaaman dudakları ile Mina'ya yapıştı.
Gülümsemeye çalıştım ve içimden 3'e kadar saydım.
Daha sonra geri aldım.
Elif'e hemen ıslak mendil çıkartmasını ve çaktırmadan vermesini söyledim.
Orada bir güzel yıkadım (!) çocuğu.

Neden elalemin çocuğunu şapur şupur öperler?
Ya da neden illa eller çocuğun suratında gezer, sıkıştırılır vs?
Tanımadığım kişilerin dokunması gerçekten hoşuma gitmiyor.
Tanısam bile çocuğu şakkudu şukkudu öpmeleri de hoşuma gitmiyor.
Annesi olarak ben bile cokkur cokkur öpmüyorum.
Bak sinirlendim yine :)

Uçakta belki başkası olsa tepki verebilirdim ancak zamanında fazlaca siyahi arkadaşım olduğu için tepkisel bir yaklaşım göstermek istemedim.
Ayrımcılık olarak algılanır diye....

Yine çok güzel bir yolculuktu.
Mina hiç ağlamadı.
Hatta Mina'dan daha büyük olan 2 yaş civarındaki bir çocuk ortalığı birbirine kattı.
Uçak inerken ve kalkarken yine emzirerek kulak basıncını dengelemeye çalıştım.
Her şeyiyle çok güzel bir tatildi.
Güzel anılar biriktirdik.

                                                                     Aşk Tutulması


                                                       Monica'sız olmazzzzzzzz!
                                                         Aşk'ın fotoğrafını çektik



Uçaktan indikten sonra ablama geçtim.
Akşam orada kaldım.
Ertesi gün anneme geçtim.
Bir sonraki gün ise annem, ablam, Duru ve Damla ile Burgazada'ya gittik.
Tatilden dönüp, küçük çantamız elimizde kapı kapı gezdik...
Burgazada Kalpazankaya'da yemek yedik.
Nefis manzarası, lezzetli yemekleri vardı.
Mina'nın kuzenleri Damla ve Duru ile çok keyifli geçti.
Küçük bir moda çekimi bile yaptık.