26 Şubat 2015 Perşembe

Anlar - Ben uyandım

Uyanınca "ben uyandım" diyorsun, haber veriyorsun.
Ben de sana günaydınnnn bebeğim diyorum.
Dün ilk kes gözlerimi açar amaz dedin ki;
Günaydıınnnn. Benim gibi söyledin.
Benim vurgularım gibiydi.
Aynayım ben sana.
Ben & biz ne yapıyorsak aynısını görüyoruz.
Sen de kendimi görüyorum.
Aferim diyorum kendime, ne çok sevgi göstermişsin bebeğine.
Oyuncaklarına oynarken aynı sevgiyi veriyorsun onlara görüyorum.
Hep sev, sevgimi göster.
Bir kaç insan çıkabilir karşıma sevgisiz büyümüş, seni Üzebilir de...
Olsun sen sev herkesi ve göster bunu onlara.
Ne yazık ki bu dünya çok hijyenik değil, olur ya hayat bu ya...
Eğer seni üzen kişiler çıkarsa da karşına severek güle güle de.
Nefret etme sakın...
Seni seviyorum bebeğim.



21 Şubat 2015 Cumartesi

Anlar - Yaramazlık yapma kapı

Dün eve geç geldim ofisten.
Baban erken geldi uzun zaman sonra işten.
Bu aralar yoğun çalışıyor... Kendimi kandırmayayım aslında hep yoğun çalışıyor...
Seninle vakit geçirdiğinde dolu dolu geçirmeye özen gösteriyor.
O yüzden onun yokluğunu pek hissetmiyorsun bu anları içi dolu olarak yaşadığınız için.

Baban anlattı ama gözümde öylesine canlandı ki... Yazayım istedim.

Kapıyı kapatmışsın, kapı kapanmamış ve açılmış üzerine doğru.
Sonra demişsin ki; kapıııı yaramazlık yapma. Kapan. 

İçeri girer girmez baban bana dedi ki;
Mina sana çok benziyor, senin gibi eşyalar ile konuluşuyor.

Çok hoşuma gitti. Ben 33 yaşındayım sen henüz 2'nde.
33 yaşındaki kadın eşyalarda konulur mu?
Konuşur, içinde ki çocuk ve kendi çocuğu aynı yaştaysa eğer.

Seni seviyorum bebeğim...



17 Şubat 2015 Salı

Büyüme ağrısı & atağı nedir?

Büyüme ağrıları özellikle 3-12 yaş çocuklar arasında gözüken kemik ağrılarına verilen isimdir.

Her ağrı büyüme ağrısı olmayabilir.
Bu ağrılar çok önemlidir ve dikkate alınmalıdır. Bu ağrıların yanı sıra farklı şikayetler söz konusu ise vakit geçirilmeden bir ortopediste başvurulmalıdır. Lösemiye kadar gidebilecek ciddi rahatsızlıklara yol açabilmektedir.

Dün gece öğrendim bunların hepsini.
Mina bu aralar uyku saatinde türlü bahaneler buluyor uyumamak için.
Anne su, anne çişim geldi, anne bana masal anlatsanaaa, anne, anne, anne.
Eğer babası gelmişse sonra babaya sarıyor.
Dün gece de böyle oldu.
Üzerine bir de "ömer ağabeyime gidiceeaaamm" dedi. 
Saat 21:50.
Tam yatağa girmek üzereyiz, nasıl istekli ve nasıl içten. "Anne  mütfen ömer ababeyime götürür müsüüün" dedi.
Mütfen deyince akan sular durur.
Komşuya indi, 10 dakika sonra gel dedim, tamam dedi.Yarım saat sonra geldi ama yine mutsuzdu, daha fazla vakit geçirmek istiyordu Ömer ile.
Yattık, yine aynı rutin.Su, çiş, masal...
Sonra dedi ki ayağım ağrıyor, ama nasıl bir ağlamak.
Ne yapacağımı şaşırdım.
Dışarda kar fırtınası, yerler buz.
Acıbadem Hastanesini aradım, Ortopedist doktoruna durumu anlattım.
Bir anne olarak içimi rahatlatmak istiyordum.
Tamam "büyüme ağrısı" bu geçer demesi rahatlatacaktı beni.
Durumu anlattım ve doğal olarak net bir şey söyleyemedi. Çocuğu görmesi gerekiyordu.
Aldığım ilk yardım eğitimlerinden de kırık ve çıkık olsa duramaz diye biliyordum ama çocuklarda durum daha farklı olabiliyor.

Uyuduk, 3 saat sonra uykusunda dönerken uyandı ve bacağım acıyor dedi.
Hareket halinde mi acıyor yoksa ani kramp mı giriyor bilemedim.
Sonra hastaneye gitmeye karar verdik ve Acıbadem hastanesine gittik.
Muayene oldu, doktor herhangi bir bulguya rastlamadı.
Emin olmak adına da gösterdiği sağ bacağından röntgen çektirdik.
Çok şükür röntgende de bir şey çıkmadı.

Ek şikayet olarak; ateş ve bacakta morluk çok önemli şikayetler. Eğer bunlar olursa muhakkak tekrar görüşelim dedi.Sevimsiz hastalıklar için önemli göstergelermiş.

Sonra eve geldik, baba bana bir şeyler ver dedi yemek için, elma ve börek yedi. Sabah 6'ya kadar oynadı oyuncakları ile, sonra hep birlikte yattık yine.
Kendi oyununu oynarken rahatt, ağrısı geçmiş gibiydi.
Dinamikannenin dinamik kızı, karda dolaşmak istemiş canı ve gece çıkmak için böyle bir bahane yaratmış diyorum ve kötü düşünmeden bu süreci noktalamak istiyorum.

Elbette yine takipteyim.
Halk arasında bilmem nedir geçer sözlerine aldırış etmeyin, büyüme gelişiminde çocuklarınızı iyi gözlemleyin.

Eğer büyüme ağrısı tanısı ise hafif masaj, yüzme ve jimnastik iyi geliyormuş.

Bu fotoğraf da bu telaşlı geceyi temsilen burada dursun o zaman...

Anne olmak her şeyi bir arada düşünmektir,
Onu telkin ederken doktora şikayeti anlatmak, aynı zamanda yoktan oyunlar varedebilmek ve en önemlisi de için kan ağlarken çok güçlü gözükmektir.

Allah dünyadaki tüm çocukları korusun!










Anlar - Var diiil!

Televizyon izlemeni onaylamıyorum.
Tek bir çizgi film var, coşkun öyle yüksek ki karşı koyamıyorum buna. Izin veriyorum bu çizgifilmi izlemene.Hatta hep birlikte izliyoruz, elele tutuşarak.

Can.
Ben Can, bu benim sevimli ailem şarkısına duyunca omuzlarını bir o tarafa bir bu tarafa sallıyorsun.
Dünyanın en mutlu insanayım seni böyle izlediğimde.
Öyle büyük coşku hissediyorsun ki...
Aşk sanki bu...
Benim sana duyduğum aşk gibi, heyecan gibi...
Kumandayı eline aldın, Tv'yi açtın, kanal değiştirdin ve "burada Can var değil" dedin... 
Can yok, henüz başlamamış.
Bir başka kanala geçtin, "anne Can var değil" dedin.
Başka türlü bakıyorsunuz hayata siz çocuklar...
Can var olmayabilir ama ben seninle varoldum...
Hep diyorum ya sen doğdun, ben oldum bebeğim.
Seni seviyorum
Annen








10 Şubat 2015 Salı

Anlar - anne dim?

Bu aralar anne dim? demeye başladın ben telefonu kapatınca konuştuğun kim gibisinden.
Baban diyorum mesela babanla konuştuğumda.
Hmmmm diyorsun sonra onaylarcasına.
Bir de şöyle dönmen yok mu iş yaparken arkana.
İşte o an...
O an öyle güzelsin ki...

Seni seviyorum bebeğim. 



9 Şubat 2015 Pazartesi

Anlar - Hiç Gomit !

Bazen istemediğim şeyler yapıyorsun.
Bunu yapıp bir de üzerine gülüyorsun.
Keşfediyorsun dünyayı.Hiç kızmıyorum sana.
Bir anne olarak da gerektiği zaman otoriter olmalıyım sana karşı.

Mesela geçen gün ısırdın elimi.
Tepkimi merak ediyorsun.
Tepki vermedim, sonra tekrar ısırdın ve güldün.
Ben surat ifademi hiç değiştirmedim ve "Mina, bu yaptığın hiç güzel değil, canım yandı" dedim.
Hiç komik değil diye ekledim.

Sen de dedin ki;
Anneeeee hiç gomit!
Sonra da kahkaha attın.


Hiç gommit derken böyle yapıyorsun, bir gözün kapalı, muzip bir bakışla : anneeeee hiç gommit! 


Hiç kelimesinin olumsuzluk anlamı kattığını bilmeyişine aşık oldum ben.
Ben yine surat ifademi bozmadım, sonra mutfağa gittim, güldüm ve geri döndüğümde başka bir şeyi bahane edip sana sarıldım sıcacık.

Anneler otoritelerini korumalıdır değil mi!
Kötü hareketler durdurulmalıdır, ne kadar tatlı olsan da!

Hayat sana çoook gomit olsun bebeğim.

öpücükle,
annen

5 Şubat 2015 Perşembe

Ben seni bekledim baba!

Uyumuyorsun bir kaç gündür.
21:30 gibi yatağa giriyoruz ve bbbbuuuuu diyorsun, su getiriyorum içiyorsun.Sonra bir kez daha bbbuuuuu diyorsun, duymazdan geliyorum, 5 dakika hiç aralıksız, susmadan bbbbuuu diyorsun. Kalkıyorum, getiriyorum sonra anne çişşş diyorsun.
Çişe gidiyoruz, çiş yok.
Yatağa geliyoruz, anne bbbuuuu diyorsun, sonra tekrar çiş.
Çişe gidiyoruz çiş yok...
Böyle sürüyor. Mina diyorum uyumalıyız artık.
"Büyüme hormonlarııııııı, gitmeyin bekleyin Mina uyuyacak diyorum."
Anne diyorsun.
"Uykum gelmedi benim daha."
Olmaz diyorum Mina uyumalıyız.

Yatıyoruz tekrar, sonra anneeee gözüme kirpik kaçtı, aç ışığı diyorsun.
Mina'cım lütfen uyuyalım diyorum.

Kapıdan bir ses geliyor, anahtar sesi.
Uçuyorsun kapıya.
Baban uzun zamandır çok geç geliyor eve, 2 gündür daha erken geliyor.
Kapıya koşup şöyle diyorsun; Baba, ben seni bekledim bak uyumadım!

O an diyorum ki, sen ne ara büyüdün de anneni oyalıyorsun böyle.
Olsun, uyuma sen, böyle sev bizi, böyle sevecekseniz uyuma o zaman diyorum.
Oysa ki daha 2 yaşında 1 aylıksın.

Seni seviyorum bebeğim.
Bizim bütün uykularımız senin olsun.




Annen

dinamikanne ile yeni keşifler : Zuzuplayhouse Anne&Çocuk Cafe


Hangimiz ihtiyaç duymuyoruz ki şöyle yarım saat kendimizle kalmaya?
Paçamızdan asılan kimse olmadan, uçtu, kaçtı, koştu, düştü telaşı yaşamadan kendi içimize dönmeye? Bir durup, o anın içinde kalmaya, bulunduğumuz anı yaşamaya?

Bu bahsettiklerimi çocuğumuzu yanımızdan ayırmadan gerçekleştirmek ne kadar mümkün?

Mümkün ! dinamikanne sizler için geziyor, keşfediyor ve öneriyor.

Geçtiğimiz günlerde Zuzu Play House'a uğradık 2 yaşındaki kızım Mina ile. Burası bir anne tarafından açılmış anne&çocuk atölyesi.



Sıcacık bir mekan, içeriye girdiğinizde her şeyin aşk ile ve çok büyük emek ile yapıldığı belli oluyor.

Anneler kahvelerini yudumlarken çocukları oyun alanında bir öğretmen eşliğinde keyifli vakit geçiriyorlar.




Sahibesi Zuhal "içinde kek kokusu, çocuk sesi ve anne sevgisi olan bir yer" olarak tanımlıyor cafesini.

Yaptığı kurabiyelerden tadıyorum, o kadar lezzetli ki. Antakya'lı kendisi ve Antakya mutfağının lezzeti geçmiş Zuhal'in ellerine.
Yaptığı kekler, kurabiyeler tek kelime ile nefis.

Bir de sabah kahvaltısı var ki sormayın...
Her şey organik, her şey el yapımı.



Isterseniz ahşap raflarda sergilenen nar ekşisinden, doğal reçellerden de satın alabilirsiniz evde tüketmek üzere.

Önünüze özensiz poşet çaylardan gelmiyor mesela, bir düzine farklı çay çeşidi var, french press'te ikram ediyor doğal yapraklardan. 
Kokusu sarıyor masanın çevresini.

Samimiyetine sığınarak bir kaç öneride bulunuyorum.

Diyorum ki; "buraya bir raf yapalım, rengarenk yünler koyalım, şişler olsun, bir şapka, bir atkı başlayalım, her gelen anne biraz örsün, bir ilmek emeği geçsin, sonra örgüler bitince bunları sokak çocuklarına hediye edelim."

Çoğul konuşuyorum kendimden geçerek, çünkü Zuhal sonuna kadar şunu hissettiriyor.
Burası hepimizin...

Oyun alanında her zaman bir eğitmen bulunuyor.
Diğer yandan düzenli olarak farklı atölye çalışmaları da yapılıyor.



Vakit bulduğunuzda uğramanızı tavsiye ederim. Çocuğunuz keyifli vakit geçirirken siz de keyfinize bakın.
Ve elbette harika ikramlarından tadın ve sokak çocukları için bir ilmek de siz atın.

Sevgilerimle,
dinamikanne
Tuğba Başyiğit Babaoğlu

Yer ;
Tellikavak sokak. No :18 Erenköy -Istanbul
Telefon