31 Mart 2013 Pazar

İlk Çeyrek Bitti : Mina 3 aylık

 İyi ki doğdun canım kızım.
Uzuuuun, sağlıklı, harika bir ömrün olsun inşallah.

Tam 3 ay oluyor.3 ay önce,şu sıralar doğum dalgalarını hissediyordum.
Fatih ve 4 abla başımda geri sayım yapıyorduk.
2012'de doğurmama geri sayımı.
Yıl kaybetmesin diye, 2013'te doğurmak istediğimi söylemiştim doktora.
Bunu beklerken de normal ve doğal doğumla dünyaya geldi Mina 1 Ocak, 00:50'de.

3 ay nasıl geçti anlamadım.
Harika bir bebek.
İlk 10 gün zor oldu, benim toparlanma sürecimdi bu süre.
Mina'nın hiç bir zorluğu olmadı.

2.840 gr, 48 cm olarak dünyaya geldi.(erken  doğum, 35+7nci haftada )

Kilosu düşük olduğu için emzirme konusunda çok azimliydim.
Her 2 saatte bir yaklaşık yarım saat besliyordum.
Emzirme işi, sabır işi.

3. gün göbeği düştü.
Hastanede rutin doktor kontrolünde doktorun elinde kaldı :)

15.gün sonunda gaz problemi başladı.
Rezene çayı ve Nurse Harvey's şurup ile bu dönemi de sorunsuz atlattık.
3 ay sonra kendi gazını kendisi çıkartabiliyormuş, bizde de aynı şekilde oldu.

20. gün ilk gezmemize çıktık.(doktor kontrolleri dışında)
Kuzeni Duru'nun doğum günüydü.

38. gün de kırk banyosunu yaptırdık.
40. gün "hoşgeldin mevlütünü" okuttuk.

40. gün sonrasında Mina'da ben de müthiş rahatladık.
40 çıkması diye bir şey var gerçekten.

40 çıktı, çekirdek aile kaldık evde.
10 şubat 2013.
 Kendime bebek bakma konusunda güvenim tamdı ancak yine de endişelerim yok değildi.
Tek başıma emzirirken,süt boğazında kalırsa ya da bir şey olursa ne yapacaktım.
Evde birilerinin olması, güven veriyordu.
Çözümü "Allah'a Emanet" sözünde buldum.
Sakin olmak, panik yapmamak ve "Allah'a Emanet" etmek.
Bu süreci de sorunsuz atlattık.
İyice alıştık birbirimize.

2 Mart'ta ilk restaurant yemeğimizi yedik.
Sushico :)
Çekik gözlü, japon balığımız ile başka bir yer düşünülemezdi ilk yemek için.

10 Mart'ta ilk sahil gezmemize çıktık.
Çekirdek aile :)
O gün bahar gelmişti.
Sonraki günlerde de tek başıma Mina'yı sahile indirdim.

Yolu, yolculuğu o kadar çok seviyor ki çıkar çıkmaz uyuyor.
Bize yükü olmuyor hiç.
Aramızda anlaşma yapıyoruz.
Bu anlaşmaya uymadığını hiç görmedim.
Annesine her zaman yardımcı, müthiş bir bebek.

Şu anda 6 kilo, 60 cm.

Mina...
Tarifsiz bir şey.
Anlatamıyorum onun için hissettiklerimi.
İyi ki var.

Bir kaç gündür, koyun koyuna uyuyoruz.
İşte bu var ya, bu an için insan her şeyden vazgeçer.

Genel olarak ilk çeyreği çok güzel kapatıyoruz :)
2. çeyrek daha iyi olacak inşallah.

sevgiyle
dinamikanne










15 Mart 2013 Cuma

Anne & Baba Saati

bu yazı, bu şarkı ile iyi gider :)
John Lennon- Stand By Me
http://www.youtube.com/watch?v=O4_ghOG9JQM

Un Heureux Evenement / Aramızda Bebek Var / A Happy Event
Bence her doğum yapmış kadının izlemesi gereken bir film.
Ba-yıl-dım !
Herkes kendisinden bir şey bulabilir.

Herkes belli zorluklar yaşıyor doğum sonrasında.
İlk on gün ben de zor bir dönemden geçtim.
Ağrıların, acıların, bebeği anlamaya çalışma, yeni hayata ayak uydurma,
evdeki kalabalık, 2 kişilik hayattan çoklu hayata geçme...
Zaman zaman en sevdiklerini bir kaşık suda boğmak istiyorsun.
Neden yok.
Hormanlar :)

Bu olumsuz duyguların tümünü uyuyarak, müzik dinleyerek, bebeğimle vakit geçirerek ve gülümseyerek çözdüm.
Sonra karabasanlar gitti, normale döndüm.
Sahi normal nedir ki?
Hep tartışılır.
Herkese göre farklıdır normal.
Senin normalin ile benim normalim aynı değil.

Bu bir kaç gün süren "anormal" durum sonrasında kendi normalime döndüm.
Bu süreci çok kısa sürede atlattığım için çok mutluydum.

Bebeğim olmadan önce söylediğim bir şey vardı.
Bebeğim olduğunda sevgilime değer vermekten asla vazgeçmem.
Bebeğimin sevgisi, eşimin sevgisinin önüne geçmemeli.
Yani bebek odaklı yaşamayacağım.Bebeğe ayak uydurmayacağım, onun bana ayak uydurmasını sağlayacağım.
Çünkü yaş yaş, boy boy 7 yeğenimden biliyorum ki çocuk 7-8 yaşına gelince senden çıkıyor.
12-13 yaşında iplerini koparıyor.
Onun bu başına buyruk davranışları nedeni ile suçlamaya başlıyorsun kendini.
Hayatta bebeğin için vazgeçtiğin bir sürü şey oluyor.
"ama ben, onun için eşime daha az vakit ayırdım.
ama ben, onun için arkadaşlarımdan vazgeçtim.
ama ben, onun için KENDIMDEN vazgeçtim "
bu söylediklerimden, yazdıklarımdan onu daha az sevmek anlaşılmıyordur umarım.
onun için dünyayı yakmak, gayet olağan bir şey bence.Böylesine bir sevgi.
Sadece psikopatça bağlanmamak, onun da -ve kendinin de - bir birey olduğunu unutmamak gerekiyor.

Ben çok hayırlı bir evlat olduğumu düşünürüm.
Annemi, günde 4 kez arayıp insülin iğnesinin zamanını hatırlatırım, ne pişirdin-ne yaptın ne ettin şeklinde rutin konuşmamızı yaparız, haftada ya da 10 günde bir onda kalırım ve koyun koyuna yatarız.
Yazın bir kaç gün bir yere kaçarız birlikte.
İşte bu.İşte bu kadar anneme yapabildiğim.Hakkı ödenir mi?Asla.Ama elimden gelen bu.

Bebek olunca hayattan, varolan durumdan vazgeçmemek gerekiyor bence.
O yüzden, ne kadar koşturursan koştur, ne kadar yorgun olursan ol, eşin eve geldiğinde anne-baba saati yapmak lazım.
Belki 5 dakikalık, belki 10 dakikalık, belki 1 saatlik bir ara olmalı.
Konuşmalı karşılıklı.
Bebekten, günün nasıl geçtiğinden, HAYALLERDEN, gelecekten bahsetmek gerek.
Ve birlikte şükretmek.Böye bir hayatı birlikte paylaştığınız için.
Bebek uyurken yapmalı bunu.
Ama bu saatin anne & baba saati olduğunu her iki taraf da bilmeli.
Sanki bir sunuma hazırlanırmış gibi, bu anın ciddiyetini iki taraf da bilmeli.
Bir de kahve yapmalı.
Kahveyi yapan hep anne olmamalı, babanın elinden içilen kahve gibisi yoktur.
Anne, kahveyi yarım bıraksa da  (bebeğe zararı olmasın diye), bu an o kadar kıymetlidir ki...
Sonrasında anımsayacağın güzel kareler olmaya adaydır bu anlar...

keyifle,
dinamikanne











14 Mart 2013 Perşembe

Kendine İyi Bak Denmez Saçma !

bu yazı, bu şarkı ile tavsiye edilir.
http://fizy.com/#s/125b25

Doğuruyorsun, bitmiyor.Daha zor oluyor hayat.
Hayır, bebeğe bakmaktan, özgürce hareket edememekten, akşam ne pişecek diye düşünmekten,emzirmekten, altını temizlemekten, ağladığında nesi var acaba diye düşünmekten,gazını çıkartmaktan, aşılarından, doktor kontrolllerinden, gece uykusu-uykusuzluğundan,  aynı anda bin tane şey düşünmekten bahsetmiyorum.
Bunların hepsini ne büyük aşkla yapıyorum bir bilseniz.
Hayatım boyunca, hiç bu kadar mutlu olmamıştım.

Hamileyken son dönemde gestasyonel diyabet çıkmıştı.
Diyete girip, kan şekerimi dengelemeye çalıştım.Çok da başarılı oldum, bir kaç skor dışında.
196 şekeri de gördüm,70 şekeri de. 125 civarında seyrettim genelde.

Doğumdan sonra bir kaç defa çikolata partisi verdim kendimce.Sınırsızca yedim.
Çünkü o kadar zor bir şey ki, bir şeyden yoksun olmak.
Resmen bunun hayali ile yaşadım doğumdan önce son 1 ay.

Mucizemiz geldi.
Doğum sonrasında gaz yapmayan yiyecekler tüketmelisin.
Gaz, sütten bebeğe de geçiyor ve çaresiz çığlıklar ile doluyor evin içi.
Kış olduğu için sebzelerin bir çoğu gaz yapıyordu.
Karnıbahar, brokoli, kereviz vs.
Daha çok et ağırlıklı beslendim.
Baklagil de yiyemiyorsun.Nohut, Mercimek, Fasulye, Barbunya...
Bezelyede şeker var.Tercih etmiyorum.
E ne kaldı geriye?
O yüzden zorlanıyorum yemek pişirme konusunda.
Canım nasıl nohut yemeği istiyor bir bilseniz.
Sıcak,iyi pişmiş nohutlar, tane tane.
Salçanın kırmızısı, nohut yemeğini daha da cazibeli kılıyor.
Ye beni diyor.Ama yemiyorum:(
Yanında pirinç pilavı ve cacık.

Ya da bir akşam, orta pişmiş etin yanında bir kadeh kırmızı şarap.
Makarnanın yanına da olur, sorun değil.
Belki yemek sonrasında,  kahveye eşlik edecek bir ince sigara.
Ama bunlar da yok.

Annelik zor.Hep bebeğin için yaşıyorsun.
Yediğin, içtiğin her şey ona geçiyor çünkü.
Daha fazla dikkat ediyorsun kendine.
Babalık da zor.Endişeler taşıyorsun, yeni hayata ayak uydurmaya çalışıyorsun.
Mina'nın babası harika bir baba.
Çok ilgili, bana çok destek.
Tek bir kırgınlığım var.
Sigarayı azaltmış olmasına rağmen, hala bırakamamış olması.
Bu beni çok üzüyor.
Her akşam eve gelir gelmez, duşunu alıyor, dişlerini fırçalıyor, gargaralar yapıyor Mina'ya zararı olmasın diye.
Ama yetmez ki.
Çocuk sahibi olmak demek ;
Allah'ın verdiği canı emanet almak demek.
Bu tek cümle, ebevyn olmanın yüceliğini anlatıyor bence.
Bu yüzden kendi canına, sağlığına da dikkat etmen gerekiyor.
Kendinden sorumlu değilsin sadece, bir cana bakıyorsun.
Onunla, uzun, sağlıklı bir hayat sürmek için de bazı şeylerden vazgeçmek gerekiyor.

bu yazıyı okuyan sevgilim, azalttığı sigaradan tamamen kurtulur belki.
dumansız, sağlıklı günlerle,

dinamikanne





12 Mart 2013 Salı

Emzirme Odası

Bir filme güzel isim olmaz mı?
"Emzirme Odası".
Bence olur.Belki ben çekerim bir gün bu filmi.
Emziren anneleri konu eden bir film.
Herkesin hikayesi farklı.
Bir odada sıkışıp kalıyorsun ve emziriyorsun.
Çok tuhaf ve komik bir an bence.

Mina'nın birinci ayı dolmuştu ve 1 Şubat'ta doktor kontrolüne götürdük.
Kan alacakları için aç olması gerekiyordu.
Hastaneye aç götürdüm.Muayene,doktora sormak istediğim sorular derken epey vakit geçti.
Hastaneden çıkarken ağlamaya başladı.
Hem de ne ağlama.
Emzirme odasına gidip, besleyecektim.
Odada bir anne daha vardı.Anne, bebek, bebeğin ablası ve anneanne.
Kaç aylık olduğunu sordum, ne zaman doğduğunu sordum, ismini sordum, ablasının yeni bebeği kıskanıp kıskanmadığını sordum, kullandığım ve çok memnun kaldığım, lohusalığı kolaylaştıran ürünlerden bahsettim.
Bazen dur durak bilmeden konuşuyorum.
Ya ben çok sıcak kanlıydım, ya da kadın çok soğuktu.
Bence kaynaşmalı insanlar emzirme odasında.
Ne bileyim, ben öyle düşünüyorum :)

Bol sütlerle,
dinamikanne

11 Mart 2013 Pazartesi

Hadi Gülümse, Bulutlar Gitsin


Bu yazı, bu şarkı ile tavsiye edilir :)
http://www.youtube.com/watch?v=d4ft2DQdTQc
MFÖ - Güllerin İçinden

Gülümsemek nasıl bir ilaçtır?
Bunu bir kaç yıl önce keşfettim.
Kendimi kötü, sıkıntılı, halsiz, berbat, acılı-ağrılı bir durum içinde hissediyorsam gülümsüyorum.
Ben oldukça ağlak bir insanım aslında.
Çok duygusalım ve kötü olaylardan çok çabuk etkilenirim.
Ağlarım.
Bunu gülmek kadar da doğal bulurum.
O yüzden ağlıyorsam, ağladığımı gizlemem mesela.
Sonrasında da gülmeye başlarım zaten.

Gülümsediğin zaman kendini iyi hissedersin.
Zor durumda olduğunda da gülümseyebilmektir aslolan.
Doğum fotoğraflarına baktım ve doğum dalgalarını hissederken bir çok  fotoğrafta gülümsediğimi farkettim
Bunun o kadar çok faydasını gördüm ki.
Tavsiye ederim.
Gülümseyin çok üzgün, ağrılı, hasta olduğunuz anlarda...

gülerek, gülerek gel bana gel !
dinamikanne

10 Mart 2013 Pazar

Garg mı istersin, Pırt mı?

2. ayını doldurdu Mina.
Doğum süreci müthiş bir matematiğe dayanıyor bence.
15 gün hiç gaz problemi olmuyor.Yedir, içir, yatır.
Anne bu 15 gün kendisini toparlıyor.
Sonra başlıyor gaz problemi.
O kadar üzücü bir şey ki.
Karnı doyduktan sonra kıvranmaya başlıyor.
Gazını çıkaramazsa başlıyor ağlamaya.
Çaresizce.
Çok üzülüyor insan.
Sana bir şey olmasın, bize olsun diyorsun anne-baba olarak.
Bana olmasa da olur, babasına olsun :)
Ona da olmasın, kıyamam sevgilime...

Müthiş gazlı bir bebek değil Mina.
Yine de gazı oluyor ve o anlarda elin ayağına karışıyor.
Gazı olduğunda soruyorum babasına : Garg mı istersin, pırt mı diye.
(Garg ; ağız yolu ile gaz çıkartma  Pırt : Popo yolu ile gaz çıkartma)

Babası bazen garg istiyor, bazen pırt.
Babasını haklı çıkarıyor Mina.Şimdiden müthiş bir bağ var aralarında.%90 oranında tutturuyor babasının söylediğini.
Çıkarıyor gazını.
O mu rahatlıyor biz mi işte burası tartışılır.O kadar mutlu oluyoruz ki, anlatılmaz yaşanır cinsinden :)

Bebekler için gazsız, bol pırtlı ve bol garglı günler olsun...

not : gazını çıkartabilmesi için Nurse Harvey's bitkisel şurup  ve  bebekler için üretilmiş rezene çayı veriyorum.Her zaman değil, çaresiz kaldığımızda...
Müthiş yardımcı oluyor.

Gargla, pırtla 
dinamikanne


8 Mart 2013 Cuma

Kahvaltılar Mina'dan...

Mina, bebek falan ama mutfağa katkısı çok.
40 çıkınca, bebeği yüksek, ferah bir yere çıkartın derler.
Gidilen ev ;  yumurta, şeker, un, pirinç verir.
Yumurta; yumurta gibi gürbüz olsun,
Şeker; tatlı dilli olsun,
Un; ömrü uzun olsun,
Pirinç; bereketli olsun diye verilir.

40'ı çıktığı gün üst komşumuzun terasına çıkmıştık.
Yumurta ve pirinç ile evimize geri döndük.
Yumurtaları ertesi gün omlet yapıp yedik.
Başka bir gün Ayşe Lal'in annesi güzel arkadaşım Belde teyzesinin evine gittik.
Henüz Ayşe Lal, dünyaya gelmemişti.
Lal'in anneannesi ekmekler, yumurtalar hazırlamıştı.
Saçlarına uzzzuuuuunnnn ömrü olsun diye de un sürdük.
Evden çıktıktan sonra yumurta ve ekmeği kapının önüne koymamızı söylediler, bıraktık :)
Geçen hafta arkadaşım Aytül'e gittik.Dünya güzeli ikizleri var.Derin ve Damla...
Süpersonic arkadaşım Aytül ile beraber harika şeyler hazırlamışlar bize kızlar.
Harika değiller mi?Bu yumurtaları kıyamaz insan kırmaya:)


Pazar gününün omleti yine Mina'dan.
Eminim bugüne kadar yediğimiz en lezzetli omlet olacak.
Üzerinde öyle güzel bir emek var ki, içine de işlemiştir.

Sevgiyle,
dinamikanne