2 Aralık 2013 Pazartesi

dinamikanne vs miskinbaba

Bazen çok yoruluyorum.
Yoran şeyler; iş, güç, koşturma, aksiyon almak değil.
İnsan ilişkileri yoruyor beni.
Kişiler arası stratejik planlar, aman o kırılmasın, bu üzülmesinler.
Zaten en küçük kardeş olduğum için bu zamana kadar yılların yorgunluğu var üzerimde.
Bakkala gönderilen kişi, kapıyı açan kişi, komşular arası ilişkilerden sorumlu kişi hep bendim. 
Şimdi yeğenlerimden acısını çıkartıyorum o başka :)

Haftasonu için yapılacaklar listesi oluşturdum.Daha doğrusu Cumartesi arkadaşlarımızla buluşacaktık ve ne yapalım dediğinde yapılacaklar listesini yazdım ona.
Başka aileler de faydalansın diye sonrasında  tüm sosyal ağlarımda paylaştım.
Aslında ne çok yapacak şey var.
Tek yapılması gereken, sokağa adım atmak.

Yarın için çocuklu program önerileri:

Program 1 : Tophane de Miro'ya gidilebilir.Oldukça renkli ve çocuklar bayılıyor.
Program 2: Beşiktaş'ta ki deniz Müzesi gezilebilir ya da bir Sultanahmet çıkartması yapılabilir.
Program 3: Nişantaşı'nda kukla yapımı atölyesi var Citys'de alt katta.Ahşaptan yapılıyor ve çok keyifli.saat 14:00'te.
Program 4: Koşuyolunda Helen Doron çocuk evinde oyun grubunun temellerini atıyoruz.Sevgili Aynur ebeveynleri toparladı, biz orada olacağız.
Program 5: Hala Anish Kapoor'a gitmediyseniz lokma da bir kahvaltı, hopp oradan SSM'ye.
Program 6: Hiç bir şey yapamayacaksınız giydirin sıkı sıkı, koruya-tepeye-bostan'a gidin :)))
Program 7: Maçka küçük çiftlik park ta design week (7. maddeyi, bu listeye ek olarak bir arkadaşım ekledi)

İlk gün arkadaşlarımızla Koşuyolu'nda kahvaltı edip Helen Doran'a geçmeyi planlıyoruz.Kahvaltıya ve sohbete daldığımız için Helen Doron oyun evi için vaktimiz kayıyor.Fatih ofise geçiyor, biz de parka geçiyoruz.
Daha sonra Koşuyolu'nda Mina ile turluyoruz,koşuyolu tam bir ana okulu cenneti.Aman Alah'ım Helen Doran'dan tutun, Montessori okuluna, İngiliz Kültür'e kadar her türden okul var.Biraz sokaklarda kayboluyoruz, keşfediyoruz.
Hızımızı alamayıp oradan Capitol'e yürüyoruz.
Biraz alışveriş yaptıktan sonra eve geçiyoruz saat akşam 20:00 :)
Eve girer girmez Fenerbahçe golu atıyor.Mina'nın uğuru.Babası havalarda.
Fenerbahçe yöneticileri yavruma hakkını vermeli.Bu kaç oldu,totemimiz ile gol atıyorlar :)

Haftasonunun her iki gününe de program yapınca sevgili kişisi biraz mızmızlanıyor.
Ertesi gün başka bir program var.
Bir de onu gönüllüyorum.Lütfen biraz gülümse, böyle mızmızlanma, bak Mina ne kadar mutlu sokaklarda diye.
An itibari ile 2 çocuklu kadınım.Biri uslu, diğeri 2 yaş sendromunda olan koca adam.
"Gerçekten evde olmayı ve evimi özledim.Zaten yoğun çalışıyorum" diyor.
"Kanepeye uzanmayı, hiç bir aksiyon almadan sakin bir haftasonu geçirmeyi özledim" diyor.
Ama olmaz ki diyorum.Duramam ben.Hareket lazım :)

Tamam, Pazar günü de  Waldorf okuluna gidelim, seminer ve veli toplantısı var, semineri veren kişi de mimar, söz gelecek hafta program yapmayacağım diyorum.


 Okulda yaptığımız bir workshop.Karşılıklı 2 kişi oturuyor ve birisi çizerken, diğeri gözlerini kapatıyor.Gözleri kapalı olan kişi tüm sessizliği, ahenki hissetmeye çalışıyor.Ortadaki çocuk sesleri onlara şarkı gibi geliyor.Tek renk boya ile çizimini bitirdikten sonra,gözlerini kapatıyor. Diğer kişi gözlerini açıyor ve çizime devam ediyor.
Ortaya nefis şeyler çıkıyor.Bu anlarda kendinizi bir şeylere benzetebilirsiniz.
Ben ahtapota benzettim kendimi.
Gözlerim kapalıyken, Mina boyaları alıyor ve onları yiyip yemediğini ellerimle kontrol ediyorum.Yese de sorun değil, yenebilir boyalar bunlar.Organik  :)
O sırada bir kedi geliyor odaya.


 Kara kedi ve Mina resimlerin üzerinde.Bir de kedi ile olan ilişkisini kontrol ediyorum.Henüz hayvanlar ile haşır neşir bir hayatımız yok.
Ahtapot gibi hissetmem çok doğal değil mi?
Çocuklar ile oynanabilecek, sakinleştirici ve düşündürücü bir çalışma.
Eşler de zaman zaman bunu uygulayabilir.Özellikle sorun yaşadıktan ve üzerinden bir miktar zaman geçtikten sonra...


Okuldan çıkıyoruz, ablamlarla buluşup bostana uğruyoruz.Biraz turluyoruz ve Gökkuşağının renklerine bırakıyoruz kendimizi.

                                         Bostan'da tarlaya baktık, çıkıyoruz.

Mina'nın şu bakışından ihtiyacı olan şeyin sıcak bir banyo ve sonrasında uyku olduğunu anlıyorum.        

Haftaya haftasonunun programı şimdiden belli.
Pazar günü, havaalanında 5 dakikada tanışıp kaynaştığımız Mina'nın arkadaşı Öykü'nün doğumgünü.
Cumartesi günü de bostana gitmemiz gerekiyor.Tarlaya ekim yapacağız.

Unutur mu bilmiyorum verdiğim sözü sevgili kişisi.Öyle hayal ediyorum.
Bu arada ben de yoruluyorum ama Mina'yı öyle mutlu görmek her şeye değiyor.
Pazartesi günleri, haftasonu çocuğunu sosyalleştiren annelere resmi tatil olmalı!
Olur mu dersiniz?

hararetle hareketle,

dinamikanne


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder